Neden FT8’e Bir Şans Vermelisiniz?
Cuma akşamı. Haftanın yorgunluğu üzerinizde ama bir yandan da telsizin başına geçip biraz kafa dağıtmak istiyorsunuz. Çayınızı aldınız, cihazı açtınız. 20 metre bandına, o meşhur 14 MHz’e geldiniz.
VFO düğmesini yavaşça çeviriyorsunuz. Hışırtı… Biraz daha hışırtı… Arada anlaşılmaz bir iki cızırtı. “Propagasyon (yayılım) yine yerlerde,” diye mırıldanıp cihazı kapatmaya hazırlanıyorsunuz.
Tanıdık geldi mi? Hepimiz bu anı yaşadık. Özellikle güneş lekelerinin nazlı olduğu dönemlerde veya şehir gürültüsünün sinyalleri yuttuğu apartman dairelerinde, SSB (sesli) görüşme yapmak bazen samanlıkta iğne aramaya benzer.
Ama durun! O hışırtının altında, kulağınızın duyamadığı koca bir dünya saklı. İşte tam bu noktada, amatör telsizciliğin “dijital sihri” FT8 devreye giriyor.
Eğer hala “Gerçek telsizcilik mikrofonda konuşmaktır” diyenlerdenseniz, bu yazıyı bir arkadaş tavsiyesi olarak okuyun. Çünkü FT8, hobiyi elimizden almıyor; aksine, onu imkansız görünen şartlarda bile yaşatıyor.
Peki, neden FT8 yapmalısınız?
1. Fısıldayarak Dünyayı Dolaşmak (QRP’nin Gücü)
Eskiden, “DX” (uzak mesafe) yapmak için koca koca kulelere, devasa yagi antenlere ve yüzlerce Watt güce ihtiyaç duyulduğu sanılırdı. FT8 bu ezberi bozdu.
FT8’in matematiği o kadar güçlüdür ki, gürültünün dibine gömülmüş sinyalleri bile çekip çıkarır. Balkonunuza astığınız basit bir tel anten ve sadece 10-20 Watt güç ile (“QRP” diyoruz buna) Japonya’dan Amerika’ya, Avustralya’dan Güney Afrika’ya kadar ulaşabilirsiniz.
100 Watt ile bağırmak yerine, 10 Watt ile fısıldayarak dünyanın öbür ucundaki bir istasyonun ekranına “merhaba” yazdırmanın verdiği hazzı başka çok az şeyde bulursunuz. Bu, adeta bir sihirbazlık numarasıdır.
2. “Hello” Demeye Çekinmek Yok (Dil Bariyerini Aşın)
Kabul edelim, hepimizin İngilizcesi sular seller gibi değil. Bazen karşı tarafın aksanını anlamadığımız için, bazen de hata yapmaktan çekindiğimiz için mikrofonun mandalına basmaya korkarız.
FT8’de bu dertlerin hiçbiri yok. Bu modun evrensel, standart bir dili var. Herkes aynı protokolü kullanır. Bilgisayarınız otomatik olarak sinyal raporunu gönderir, 73’ünü (selamını) iletir ve görüşmeyi bitirir.
Karşınızdaki ister Japon olsun, ister Rus, isterse Brezilyalı; FT8 sayesinde dil bilmeden, aksan stresi yaşamadan, dünyanın her köşesinden insanla anında bağlantı kurarsınız. Bu, hobinin en birleştirici yanlarından biridir.
3. Kahve Molasında Bile QSO (Hız ve Verimlilik)
Modern hayat hızlı akıyor. Bazen telsiz başında saatlerce “ragchew” (uzun sohbet) yapacak vaktimiz olmuyor.
FT8, tam da bu yoğun temponun ilacıdır. Bir görüşme (QSO) başından sonuna sadece 1.5 – 2 dakika sürer. İş arasında verdiğiniz kısa bir kahve molasında bile 3-4 farklı ülke ile görüşme yapıp log defterinize işleyebilirsiniz.
Hatta “Benim 2 dakikam bile yok” diyorsanız, bir önceki yazımızda anlattığımız FT4 moduna geçip bu süreyi 30 saniyeye indirebilirsiniz! Log defterinizdeki ülke sayısının nasıl hızla arttığına inanamayacaksınız.
4. Görünmeyeni Görmek (Şelale Ekranının Büyüsü)
FT8’i ilk açtığınızda, o rengarenk akan “waterfall” (şelale) ekranı sizi hipnotize edecek. Kulağınızla sadece “diiii-daaaa-diiii” gibi garip sesler duyarken, ekranda aynı anda konuşan 30-40 farklı istasyonun sinyal izlerini göreceksiniz.
Bu, radyo dalgalarını “görselleştirmektir”. Hangi frekansın boş olduğunu, kimin sinyalinin güçlü geldiğini gözlerinizle takip etmek, hobinin teknik tarafına bambaşka bir estetik katar.
Son Söz: Denemekten Korkmayın
FT8, geleneksel telsizciliğin düşmanı değildir. O, alet çantanızdaki yeni ve güçlü bir tornavidadır. Bazen keyifli bir sohbet için mikrofonu kullanırsınız, bazen de şartlar zorlaştığında veya canınız sadece “avlanmak” istediğinde FT8’i açarsınız.
Eğer telsiziniz bir köşede tozlanmaya başladıysa, propagasyonun kötü olduğu günlerde canınız sıkılıyorsa, kendinize bir iyilik yapın.
O USB kablosunu bilgisayara takın ve dijital dünyanın kapısını aralayın.
Pişman olmayacaksınız. 73 – TA2OKG



Yorum gönder